Ak Parti hükümeti ülke siyasetinin son on yılına damgasını vurdu. Milli Görüş liderliğinin otoriteryen ve geleneksel yapısından kaçarak, özgürlükçü, parti içi demokrasiyi önceleyen ve çağdaş ilke, söylem ve uygulamaları vaat ederek siyaset hayatına giren Ak Parti kurmayları bugün gelecekleri noktayı muhtemelen hayal dahi etmemişlerdi. Herkes yürümelerini beklerken onlar koştu.
Gelinen noktada Başbakan, parti politikalarına yönelik herhangi bir itirazı ceddi Yavuz’un sertliği, Kasımpaşalının haşmetiyle cezalandırıyor. Kendisine yönelik eleştiri yapan bütün köşe yazarlarına, karikatüristlere, haber yorumcularına, analistlere bütün iş yoğunluğuna rağmen üst perdeden uyararak, kızarak, tehdit ederek, yetkilileri göreve çağırarak karşılık veriyor.
Merak ediyorum, parti içi demokrasi sloganıyla yola çıkan bu siyasi akımın geldiği noktayı kaç kişi cesurca ifade edebiliyor?
Son gerilim birçok açıdan tartışılıyor. Ancak bir nokta gölgede kalıyor. Vurgulamak istediğim nokta bizim mahallenin tutumudur. Bizim mahalle ciddi bir akıl tutulması yaşıyor.
Dünün İslamcıları, İslami cemaatleri ne durumda diye mahalleye bir göz attığımızda çok da iç açıcı olmayan bir manzarayla karşı karşıyayız. İslamcı mahallenin manzarası kabaca şöyle görünüyor:
Bu son kısım pastanın ciddi bir kısmını kapsıyor maalesef. Bu cemaatlerin önderleri, liderleri etkili şahıslarla yapılan istişarelerde söylenenlere kolayca ikna oluyor. Düne kadar hor ve hakir gördükleri kapılara çağrılanlar, makamlardan içeriye girdiklerinde gözleri büyüleniyor. Bu kesimler her konuya önce hükümetin nasıl baktığına bakarak tepki veriyor maalesef. Hükümetin yerel ve küresel ölçekte durduğu pozisyon sağlıklı bir şekilde tartışılmış değil.
*
Akıl tutulmasını en yoğun halde son birkaç yılda yaşadık. Arap baharı ve Suriye sürecinde Müslüman camia Siyonist lobinin Türkiye’yi çekmek istediği bataklığı bir türlü görmek istemedi.
Aynı şeyi gezi olaylarında da yaşadık. Önce Gezi’ye her katılana hükümetle birlikte karşı durup, hakaret edenler, hükümet yetkilileri olayları doğru okuyamadık deyince sus pus oluverdiler.
Ve gelelim asıl konumuza…
Cemaat ile Ak Parti gerginliğine yani.
Doğru ya da yanlış, Cemaatin genelde yüz, özelde kırk yıllık çalışmalarının sonucunda geldiği bir nokta var. Yerel ve küresel güçlerle işbirliği içerisinde ve haklıdan ziyade güçlüden yana tutum geliştirerek etkili ve yetkili bir noktaya geldiler.
Hakan FİDAN, Mavi Marmara, dershaneler olayı ve son süreçte hükümetin Siyonist komploya karşı duruşu vb. nedenler son birkaç yıldır soğuyan ve gerilen ilişkilerin zirve yapmasına neden oldu.
Malum cemaatin çalışma tarzının merkezinde dershaneler var. Cemaatin gelişmesinde, genişlemesinde ve güçlenmesinde etkili olan zenginler ve yetkililer çocuklarını kendi elleriyle onlara teslim ediyorlardı yıllarca. Bu konuda Cemaatin tepkisi kendileri açısından anlaşılabilir bir durumdur.
Bu sıcaklık yaşanırken kaset ve yolsuzluk operasyonu ile belli ki hedefi hükümet ve başbakan olan karanlık bir operasyon yapıldı. İlk amacı hükümete geri adım attırmak ve bakanların istifasını beklemek gibi görünen bu operasyon, hükümetin sert önlemleri ile şimdilik istenilen etkiyi yaratamadı gibi görünüyor.
Hükümeti içine alan bir operasyon küresel güçlere dayanmadan yapılamaz. Hiçbir küresel operasyon da yerli işbirlikçiler olmadan yapılamaz. Neocon-siyonist blok, Obama'yı içerde borç krizi, dışarıda Obama'nın Ortadoğu’daki baş stratejik ortağı Erdoğan'ı yıpratarak zora sokmak istiyor olabilir. Türkiye'de bu iş için cemaatten bazılarını ve diğer ortaklarını kullanmış olabilirler. Karşılıklı menfaat paydaşları ortak bir noktaya getirmiş olabilir.
Hükümetin son süreçte yaptıkları da kendileri açısından anlaşılabilir bir durumdur. Hiçbir iktidar kendisinin dibinde demoklesin kılıcı gibi sallanan paralel bir hegemonyaya izin vermek istemez. Ayrıca hükümetin içerde sürekli talep edip oyun kuran, dış politik dengelerde kendisini sürekli Siyonist blok çizgisine çekmek istiyor görüntüsü veren cemaatin bu yönünden rahatsız olması anlaşılabilir bir durumdur. Hükümet, kendisine yıllarca hemen her konuda destek çıkmış, daraldığı yerlerde önünü açmış, yapmak istedikleri için nitelikli personel desteği vermiş bu yapıyı hizaya çekmeyip üstünü çizmek istedi.
Benim vurgulamak istediğim nokta bizim mahallenin duruşudur.
Hükümetin altını çizdiği hareketin üstünü çizmeye karar vermesi üzerine söz konusu İslami camialar “cemaate hücum, vur vur inlesin cemaat dinlesin”, modunda bir taraftar kitlesi halinde cemaate yüklenmeye ve eski sayfaları karıştırmaya başladılar.
Böyle bir akıl tutulması neyle açıklanabilir? Sormazlar mı adama madem cemaat bu kadar kötüydü hükümetin 10 yıllık icraatı döneminde tek bir kelime yazmadınız?
O zamanlar şimdiki yazılanları yazabilmek için mangal gibi yürek gerekiyordu,
O zamanlar konjonktür hazretleri uygun değildi,
Ve en önemlisi o zamanlar hükümet cemaate karşı durmuyordu.
Cemaatine terör örgütü muamelesi yapıldığı ve aşağılandığı için istifa eden Hakan Şükür'ü eleştiren dindar camianın, 10 yılda Müslümanların gazını aldık, sözü hiç mi onurunu, izzetini yaralamadı da sessizce sustu?
Peki bugün bu kadar güçlü bir cemaate bu kadar yüklenen hükümet yarın başkasına, ertesi gün de başka bir camiaya bu kadar yüklendiğinde tavrımız ne olacak?
Tabii ki şu karşı durulması gereken cephe siyonist neo-con lardır. Ancak tarihimiz iyi niyetlerimizin siyasi stratejilere kurban olma hikâyeleri ile dolu maalesef. Biz bu savaşta taraf(tar) olmak zorunda değiliz. Siyonist komploya alet olmak ya da hegemonik siyasete mahkûm olmak dışında bir perspektife ihtiyacımız var.
Toplumsal ve ekonomik şartlanmışlıklardan kurtulamayan, reel politiğin kaygılar hapishanesine saf aklını mahkûm etmiş siyasal aktörler sürecin istemedikleri noktalara gitmesine neden oluyor. Hem kendileri hem de ümmet adına. Oysa ki büyük fotoğrafı görmek gerek.
İki gücü birbirine kırdıran GÜÇ, birine ev sahipliği, diğerine stratejik ortaklık yapıyor.
Ülkecilik, mezhepçilik, meşrepçilik ve ırkçılık hastalığı tedavi edilmeden, bağımsız bir siyasal duruş sergilemeden ne olayları doğru okumak mümkün ne de selamete çıkmak.
Eleştirel akıl az da olsa hepimize gerek.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.