İnsan varlık âleminin en değerli üyesidir. Gerek dini gerek felsefi gerekse bilimsel açıdan bakalım her şey insan içindir ve bir şey insana aitse değerli olur. Tüm insanı çabaların ortak amacı daha “insani” bir yaşama ulaşmaktır. Birbiriyle çatışan sürtüşen, savaşan tüm düşünceler “insanca yaşamak” idealinin kendi doğrularından geçtiğini inanıyor.
Psikoloji bilimi kişiyi diğerlerinden ayıran yönleri inceleyen, kişilerin ortak ve benzer özelliklerini tespit eden bir bilim. Psikolojinin verileri insanların iyi oluş düzeylerini yükseltmek için kullanılır. Din ise kişilerin kişiliklerini ihmal etmeden, onları varoluş amacına uygun bir yola sokmak istiyor. Bu anlamda psikoloji kişilik için yatay bir ilerleme sağlarken, din dikey ve imanı bir yükselmeyi amaç ediniyor. Bilimin ve psikolojinin kendini gerçekleştirmiş insan tipi ile dinlerin kâmil-ideal insan tipi pek çok ortak özelliğe sahip. “Kendini bilmek” varlıktaki yerini amacını bilmek dini referanslı kadim öğretilerin ortak amacı. Ayrıca din, bilimin ve psikolojik kuramların insan ile ilgili eksik ve sınırlı tanımlarını aşan özelliklere de sahip.
Din, kişinin davranışlarını yönlendiren arka planındaki etmenlerin en temel ve en önemli unsurudur. Yüce Yaratıcı kişiliğin gelişmesini sağlayacak temel özellikleri fıtrat ile insana vermiştir. Ayrıca onu başıboş bırakmamış, kişiliğin gelişmesini sağlayan vahiy, akıl, sezgi, vicdan gibi özellikleri insan için var etmiştir.
Dini inanç o kadar etkili bir kişilik unsurudur ki yanlışı, eksiği, sahtesi bile milyonları etkilemektedir. Din felsefesi açısından “dinsiz” insan yoktur. Çünkü din bir kutsala inanmak ve o kutsal için hayatını düzenlemek anlamına geliyor kabaca. Kutsal ise yaşamın merkezi ögesidir. “Dini-imanı para” ifadesi bu anlamı iyi veriyor. Bazıları için para ve kâr elde etmek, bazıları için makam ve kariyer sahibi olmak, bazıları için eğlence ve haz almak yaşamlarının merkezi ögesi. Yani kutsalları. Dolayısıyla herkesin bir kutsalı yani dini var. Din bu kadar önemli bir duygu.
İnsan için din ne kadar önemli ise din için de insan o kadar önemlidir. Allah insanı en üstün varlık olarak yaratmış (İsra, 17/62), meleklerin dahi ona secde etmesini isteyerek (Bakara, 2/30-34), insanı varlık hiyerarşisinin en üstüne çıkarmıştır (Secde, 32/9; Sad, 38/72; Hicr, 15/29). Allah, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı, hatta bütün yeryüzündekileri insanın hizmetine sunmuştur (Nahl, 16/12). Allah insanı yeryüzündeki halifesi kılarak (Bakara, 2/30) ona verdiği değeri göstermiştir.
Allah’a olan güven duygusunun kişilere iç huzuru ve psikolojik rahatlık verdiği bilinen bir gerçektir. Bir insan yalnız olmadığı, Allah’ın kendisiyle birlikte olduğu, yaşadığı sıkıntıların karşılığını bir gün alacağı düşüncesini yaşamaya başladığında, kendisine içten içe sıkıntı veren endişelerin, korkuların ve kaygıların üstesinden gelebilir. Araştırmalar manevi kişilikte olan insanların diğerlerine göre daha iyi ve mutlu bir hayat yaşadıklarını, sigara, alkol ve intihar gibi olumsuzluklara daha az başvurduklarını ortaya koymaktadır.
Dinlerin varlık amacı insanları hem bu dünyada hem de öteki dünyada huzurlu ve mutlu kılmak. Dinin emirleri, tavsiyeleri ve yasakları kişiliği geliştiren ve güçlendiren ilkeler bütünü aynı zamanda.
Günümüzde yaşanan pek çok sıkıntının temelinde anlamsızlık duygusu vardır. İnsanlar eskiye göre daha fazla imkâna sahiptir. Ancak sahip olunan bu imkânlar insanların manevi açlığına ve psikolojik buhranlarına çare olamamaktadır. Haz, hız, kariyer ve eğlence kültürü arttıkça anlamsızlığa bağlı problemler de artmaktadır. Ölüm ve sonrası hakkında hiçbir öğreti ruhun sorularına tatmin edici cevaplar verememektedir. İntihar ve depresyon vakalarının çoğunda hayata anlam verememek yatmaktadır. Din insana aynı zamanda “uğruna yaşamaya değer bir yaşam amacı” sunarak insan hayatına anlam katar.
Din, insana sadece kendisi ile ilgili bir pencereden bakmaz. İslam insanın Allah’la, toplumla, doğayla, devletle ve nefsi ile ilişkilerini düzenleyen ilkeler ve değerler sunar. Bu değerlerin tümü adalet ve erdem merkezlidir. Dinin anlam haritasında insan bu dünyaya “fırlatılmış” değildir. İnsanın yaratılışının, sahip olduğu olanakların ve çektiği sıkıntıların bir anlamı ve amacı vardır. Dindarlık; hayata amaç veren, yaşanan sorunları anlamlı kılacak bir bakış açısı sağlayan, sarsıcı yaşam olayları ile başa çıkmayı sağlayan bir kişilik özelliğidir.
Dinin düşünmeye, araştırmaya, soru sormaya ve sorgulamaya teşvik etmesi kişiliğin bilişsel açıdan gelişmesini, eleştirel düşüncenin gelişmesini sağlaması açısından son derece önemlidir. Hiç düşünmez misiniz…, onlara sor…., ne kadar da az düşünüyorsunuz…. ancak akıl edenler anlar…. Vb. ayetler bu gerçeğin göstergesidir. Milyonlarca kişinin kolayca manipüle edildiği ve kurgulanmış senaryolara mahkûm edildiği günümüzde eleştirel düşünme ve sorgulayıcılık, dinin kişiliğe katkısı açısından oldukça önemlidir.
Din kişilere sosyal katkılar da sağlamaktadır. Dinin evliliği özendirici, eşleri birbirine yardımcı kılan, ailede huzur ve devamlılığı vurgulayan emirleri sosyal yaşamın en temel unsuru olan aile hayatını iyileştiren işlevler taşımaktadır. Bununla birlikte ortak hareket etmeyi, cemaat olmayı teşvik etmesi sosyal dayanışmayı sağlaması açısından son derece önemlidir. Camiye gitmek, hac yapmak ve ümmet olmak gibi hedefleri toplumla çatışan değil uyumlu olan nesillerin yetişmesi adına da önemlidir.
Popüler değerlerin hızla yaygınlaştığı günümüzde sosyal, politik ve kültürel koşullar insanlarda öfke, tatminsizlik, benmerkezcilik gibi davranış bozukluklarına, nevrotik tepki ve eğilimlere neden olabilmektedir. Maddi koşulları önceleyen modern hayatın aksine manevi yücelmeyi önceleyen dini değerler, iç çatışma ve gerilimlerin yaşanmasına engel olmaktadır. İçinde bulunduğumuz neoliberal kültürde hazzın depresyona, kariyerin ekonomik köleliğe, özgürlüğün cinsel ve ahlaki sömürüye, özgüvenin narsizme ve şiddete, bireyciliğin yabancılaşmaya neden olduğunu gözlerimizden kaçmamalıdır.
Günümüzün yaygın sorunları olan tahammülsüzlük, acelecilik, hazcılık, bireycilik, öfke ve şiddet gibi kişilik sorunları için din; sabır, tevekkül, tahammül, erdemli davranış, cemaat şuuru, öfkeyi yutmak ve merhamet gibi ilkeleri insanlara önermektedir. Bu öneriler susuz çöllere damlayan yağmur damlaları hükmündedir.
Yaklaşık 500 yıldır insan adına üretilen kavramlar ve sistemler Dünyayı daha iyi bir duruma getirmemiştir. Üniversite yıllarında “beşeri sistemler beşeri boğacaktır” diye bir söz duyardık. İnsanlık yeni bir değerler sistemine, gençler de hayatlarına anlam katacak bir anlam sistemine ihtiyaç duymaktadır.
Daha iyi bir dünyaya, daha huzurlu bir gençliğe ilahi ilkeler ve değerler ışığında ulaşmak mümkündür. Yeter ki bunun yollarını arayalım.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.