Yasin Kuruçay/İslamî Analiz
Postmodern dünyayı domine eden kavram haritası sağlıklı düşünmemize engel oluyor. Kadınla ilgili ciddi bir algı ve bilinç sorunu yaşıyoruz. Doğulular ve batılılar, dindarlar ve laikler neoliberalizmin temel sayıltılarına göre düşünüyor. Kadın hakları, çocuk hakları, özgürlük, birey, özgüven gibi kavramlar zihnimizi işgal etmiş truva atları gibi çalışıyor.
Bunun aksini düşünmek zihinsel konforlarımızı bozuyor ve bizde otomatik savunma mekanizmaları oluşturuyor. Kendi topraklarımıza, yerli değerlerimize özgün düşünemiyoruz.
Şu soruyu sormamız gerekiyor. Modern psikoloji ve pedagojinin temel varsayımları olan birey, özgürlük, kadın hakları, özgüven, haz, mutluluk vs. kavramlar eğitim ve siyaset dâhil tüm alanlara hâkimken kadınla ilgili sorunlar da dâhil olmak üzere dünyada sorunlar neden hızla artıyor?
Erkeğe Vurmak İşin Kolayı...
“Kadına Şiddet”, “Kadının Özgürlüğü” ve “Kadın Hakları” söylemleri üzerinden aile yapımız ve toplumsal değerlerimiz ciddi bir tehdit altında. Bu konudaki küresel çalışmaları anlamadan kadını da aileyi de kurtarmak pek olası değil. Kitleler bilgi/veri bombardımanına tabi tutularak sağlıklı düşünmeleri engelleniyor. Ve istenilen şekilde düşünmeleri sağlanıyor. Kadına şiddet çalışmaları bunun örneğidir.
Kadınlarla ilgili araştırmaların objektifliği ciddi anlamda tartışmalıdır. Kadına şiddet ile ilgili anketlerin soruları kadını yönlendiren içeriklerle doludur. Örneğin “Her kadın şiddet gördüğü bir gerçektir. Bunu siz de yaşamış olabilirsiniz. Sizi rahatsız eden her şey şiddet tanımına girer…” gibi arzu edilen sonucu elde etmeye yönelik paket sorular vardır.
Dikkat çekici bir nokta da şudur. Şiddet ilgili yapılan araştırmalarda aile içi cinayetlerde kadının neden olduğu cinayet oranı erkekten daha fazladır.[1] BM'nin 2013 Küresel Cinayet Raporu'na göre bir yıl içinde dünyada 437 bin cinayet işlenmiş. İşlenen cinayetlerin cinsiyet dağılımına bakıldığında 344 bin erkek öldürülürken, 93 bin kadın öldürülmüş. Erkekler kadınlara oranla 4 kat daha fazla cinayete kurban gitmiş.[2]
Buna rağmen yine de sonuçlar kadını mağdur, erkeği zalim gösterecek şekilde özellikle yorumlanır. Neden mi? Çünkü kadına şiddet Neoliberalizmin SATTIĞI bir metadır.
Neoliberalizmin altın kuralı “her şeyi satabilirsiniz, yeter ki ambalajı güzel olsun”dur. Neoliberalizm Kadına Şiddet Araştırmaları aracılığıyla feminizmin birey ve özgürlük anlayışını satar. Erkeğin zorba, kötü ve baskıcı olduğunu, tehlikenin aileden gelebileceğini, ailenin çok da gerekli olmadığını... SATAR...
Gözlerden kaçırılan şey şudur. Kadına şiddet söylemlerinin amacı, din ve muhafazakârlığın erkek şiddetini tetiklediğini kitlelere benimsetmektir. Sonraki aşama da bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri yapmak için iktidara baskı yapmaktır. Bu gerekçelerle yakın geçmişte TCK’dan “edeb, namus, ahlak” gibi kavramlar erkek egemen kültür ögesi oldukları gerekçesiyle kaldırılmıştır.
Kopartılan gürültüye bakacak olursak geleneksel değerlerin olduğu ülkelerde ve ülkemizde şiddet Batı dünyasından çok çok fazla ve bunun nedeni de din ve geleneğin neden olduğu ataerkil kültür. Oysa gerçekler hiç de sanıldığı gibi değil.
Avrupa kadın cinayetlerinin en fazla işlendiği 2. kıta durumunda. Avrupa'da kadın cinayetleri oranı (%28) Türkiye'den ve dünya ortalamasından 7 puan daha fazla.[3] Avrupa cinayetten dolayı hüküm giyen kadın oranında da birinci sırada. Toplumsal cinsiyet eşitliğinde bir numara olan İzlanda, tecavüz oranları verilen 50 ülke arasında kadınların en fazla tecavüze uğradığı 4. ülke... Toplumsal cinsiyet eşitliğinde 2 numara olan Finlandiya 7. sırada yer alıyor.[4]
Demek ki sorunu başka yerlerde aramak gerekiyor.
Kadına şiddetin en önemli nedeni;
· Alkol ve neden olduğu akıl yitimi,
· Kapitalist emek sömürüsü ve menfaati önceleyen koşullar,
· Hazzı, erotizmi ve rekabeti önceleyen neoliberal yaşam koşullarıdır.
Araştırmalar şunu ortaya koyuyor. Alkol tek başına kadına şiddeti 18 kat daha fazla arttırıyor. Kumarla birlikte alkol kadına şiddeti 50 kat daha fazla arttırıyor. Öfke ve haz kültürü arasındaki ilişki üzerinde yeterince durmuyoruz. Herkesin almaya ve kazanmaya odaklandığı bir dünyada, empatinin, diğerkamlığın, acımanın ve hoşgörünün hâkim olmasını nasıl bekleyebiliriz.
Tüm bunlara rağmen kimse alkole yasağı, kadını ve erkeği strese sokan kapitalist ekonomiyi ve aileleri parçalayan avm/popüler kültürü eleştirmiyor. Sömürü de devam ediyor. Kadının cinsel bir obje olarak kullanılmasına, ucuz iş gücü olarak sömürülmesine, çocuklarından koparılmasına ses çıkarmayan, bu trajik durumu yapay birkaç cümleyle geçiştiren “kadın hakları ve kadına şiddet” söylemi ciddi, tutarlı ve ahlaki değildir.
Kadına yönelik şiddeti, genel şiddet olgusundan kopararak anlamak mümkün değildir. Şiddet kadını erkeği olmayan bir konudur.
Kadına en büyük şiddetin, kadına şiddet söylemi ile kadının getirilmek istendiği neoliberal algı ve yaşam olduğunu görebilmemiz gerek.
Kadına en büyük şiddet, onu cinsiyetiyle ve aidiyetlerinden ayrı tanımlamaktır. Kadını insanlık, Müslümanlık, annelik, toplum ve aile bütünlüğünden ayrı tanımlamak onu yabancılaştırmak ve yalnızlaştırmaktır...
Bu gerçeği örtmek için kadının öfkesi ve enerjisi erkek üzerinde yoğunlaştırılmaktadır. Bu noktada yaşadığımız “öfke israfı”na dikkat kesilmeliyiz. Öfkemizi kadına ya da erkeğe değil şiddeti üretenler yapısal etkenlere yönlendirmeliyiz.
Kadına verilen gerçek değer onu "anne" olarak tanımlayıp cenneti ayaklarının altına sermektir.
Bugün yapabileceğimiz en iyi şey neoliberal kültüre entelektüel yumruklarımızı indirmektir.
[1] Martin S. Fiebert, Prof. California State Univercity, Sexuality and Culture,2014
Türkiye’de Ev Cinayetleri Araştırması, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Araştırması,2008
[2] UN Global Murder Report,2013 - http://www.unodc.org/documents/gsh/pdfs/2014_GLOBAL_HOMICIDE_BOOK_web.pdf
[3] UN Global Murder Report,2013 - http://www.unodc.org/documents/gsh/pdfs/2014_GLOBAL_HOMICIDE_BOOK_web.pdf
[4] Bursa Aile Akademisi Araştırması,2013, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Dayalı Politika Uygulayan Ülkelerde Kadın ve Aile - http://www.aileakademisi.org/arastirma/arastirma-toplumsal-cinsiyet-esitligine-dayali-politika-uygulayan-uelkelerde-kadin-ve-aile
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.