İslamî Analiz/Haber Merkezi
Filistin kökenli gazeteci-yazar Ramzy Baroud, Gazze’nin zaferini yazmaktan kaçınan Arap yazarların, o sırada zengin Arap başkentlerinin otel lobilerinde karınlarını doyurmakla meşgul olduğunu belirttiği yazısında, “Arap yiğitliği” denilen kavramın işlevini kaybettiğini vurgulayarak “Buna göre yiğitliğin sınırları yoktur. Bolivya’dan Sri Lanka’ya, Güney Afrika’dan Norveç’e kadar her yerde karşımıza çıkabilir” ifadelerini kullandı.
Söz konusu makaleyi Gürkan Bayır’ın tercümesiyle İslamî Analiz okuyucularının istifadesine sunuyoruz:
Kahramanlığın Sınırları: Gazze ve Arap Yiğitliğinin Sonu
Arapça “en-Nehve” kelimesi kendi başına “yiğitlik” anlamına gelmektedir. “Arap yiğitliği“ terimi ise kültürel ve hatta siyasi etkileri olan, pek çok anlam yüklenebilecek bir ifadedir. Ancak 8 Temmuz ile 26 Ağustos arasında yaşanan ve 2163 Filistinlinin ölümü ve 11 binden fazlasının yaralanmasıyla sonuçlanan en kanlı savaşın ardından bu terime ne olmuştur?
Arap yiğitliği sona mı ermiştir? Yoksa zaten böyle bir şey hiç yok muydu?
Kırsal kökenli Filistinli bir Gazze göçmeni olarak yiğitliğin Arap kimliği için hayati bir bileşen olduğuna inanarak yetiştirildim. Gerçek bir insanın vazgeçilmez özellikleri kahramanlık, cömertlik, onur ve şereftir. Aksini düşünmek bile ayıptır.
Yani Filistin’in art arda gelen isyancı nesilleri için yazılan ulusal şarkılar ve sloganların bu terminolojiden büyük ölçüde yararlandıklarına şüphe yoktur. Gazze’yi 2000 yılındaki çatışmalardan zarar gören el-Aksa Camii kurbanlarıyla dayanışma içinde isyana teşvik eden işte bu Arap yiğitliği idi. Bu da 2000 – 2005 yıllarındaki ikinci İntifada’ya yol açmıştı. Dört Filistinli gündelik işçinin İsrailli bir kamyon sürücüsü tarafından öldürülmesi sonrası ilk ayaklanmaya (1987 - 1993) yol açan da “şeref” idi. Son savaşta Gazzelilerin İsrail’e karşı antik kahramanlar gibi savaşmasına ve fakirleştirilmiş ve kuşatılmış Gazze Şeridi’nin düşmesini engellemesine sebep olan da “onur” idi.
Peki, Arap sokaklarındaki tepkisizlik nedir? Kendi şeref ve onurları için dövüşemeyecek kadar karınları tok muydu? İsrail Gazze’de katliam yapmaya çalışırken Arap yönetimlerindeki sessizlik “Arap Yiğitliği”nin sorgulanmasına yol açmaktadır.
ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgalinden bu yana en büyük protesto gösterileri Gazze için yapıldı. Güney Amerika ülkeleri buna öncülük etti ve bazı hükümetler medya saldırıları ve ABD’nin misillemelerine aldırmaksızın çeşitli eylemlerde bulundular. Az sayıda Arap ülkesi de Ekvador gibi çoğunluğu Hıristiyan olan Latin Amerika ülkeleriyle benzer tavır takınarak Gazze ile dayanışma gösterdi.
Sonra, 26 Ağustos’ta ateşkes ilan edilince İsrailli ya da Batılı medya için İsrail’in Koruyucu Hat Operasyonu’nu kazandığını tartışmasız iddia etmek imkânsız hale geldi. Bunu denediler ancak gelebildikleri en son nokta kimsenin galip olmadığıydı. Bazıları da İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun koyduğu tüm hedefler yok olduğu için kazananın Gazze olduğunu kabul ediyordu.
Gazze’de ölen Filistinlilerin sayısı hızla artarken bazı Arap gazetecilerin sessiz kalması kesinlikle onur kırıcı olsa da hiç şaşırtıcı değildi. Gazzeli çocuklar için timsah gözyaşları dökerken diğer taraftan da Gazze’nin mağlup olduğunu söyleyip Netanyahu’nun hedefe ulaştıklarını iddia ettiği umutsuz hikâyelerini güçlendiriyorlardı. “Gazze kazanamadı” klişesi direnişin anlamsız olmadığı şeklindeki yaygın kanaati ortadan kaldırmak için iyi maaş alan çok sayıda gazeteci ve yorumcu tarafından tekrarlandı. Onlara göre Filistinlilerin bu oyundaki rolleri daimi kurbanlar olmaktan fazlası değildi ve bunu kabul etmeliydiler. Güçlü yönetimler ve zayıf halkların yaygın olduğu mevcut Arap siyasetinde güçlü bir Filistinli hem uygulama hem de kavramsal olarak bir antitezdir. Filistin Nekbe’sinden beri Filistinliler hem edebi hem de resmi metinlerde bir kahraman olarak düşünülmüş; ancak günlük yaşamda da pek çok acılara maruz kalmıştır.
Bu yarı entellerin bazıları Gazze direnişini ve dik duran savaşçılarını övecek “yiğitliğe” bile sahip değillerdi. Gazze’deki direniş savaşçılarının (genellikle Gazze’nin fakir alt sınıfından gelen) büyük bir kısmı Ramazan ayı boyunca oruçlarını da ihmal etmediler. Onların durumunda olabilecek çoğu insan bundan vazgeçerdi. Bunu bir de İsrail’in sahip olduğu yiyecek ve diğer şeylerin zenginliği ile kıyaslayın. Gazze’nin zaferini yazmaktan kaçınan bu yazarlar, bu savaşçıların en azından kahramanlığını bile yazmadılar. O sırada zengin Arap başkentlerinin otel lobilerinde karınlarını doyuruyorlardı.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.