‘CHP gelir’ diye diye kendimizi hatadan beri gördük, aslında değerler noktasında CHP zihniyetinden çok da farkımız kalmadı’

Milli Gazete Yazarı Fatma Tuncer ‘Muhafazakarların CHP korkusu’ başlıklı yazısında ibretlik tespitlerde bulundu.

Milli Gazete Yazarı Fatma Tuncer ‘Muhafazakarların CHP korkusu’ başlıklı yazısında ibretlik tespitlerde bulundu.

Çocukken kuralları ihlal ettiğimizde annelerimiz seslerini hemen yükseltir ve “Yaramazlık yaparsan seni öcüye veririm, doktor iğne yapar ha” der ve bizi engellemeye çalışırlardı. Annelerimizin bu ifadeleri masumca kurduğumuz o hayallerin üzerine dağ gibi çöreklenir ve bizi korkuya sürüklerdi. Kimdi acaba öcü? Nasıl bir şeydi? Bize neden bu kadar husumet beslerdi? Bütün bu sorular iç dünyamızı meşgul eder dururdu. Annemizin telkin ettiği o öcü iç dünyamızda o kadar yer edinmişti ki artık ne zaman istenmeyen bir davranışa meyletsek büyük bir korkuya kapılır ve geri çekilirdik.

Öcü korkusu ile büyüyen o günün çocukları daha sonra bu tutumlarını hayatın farklı alanlarına da taşımaya başladılar. Bir zamanlar hedeflerine İslam’ı ve dindarları koyan laik zihniyet hemen her fırsatta bizi desteklemediğiniz takdirde şeriatçılar gelir ha deyip bilinçsiz kitleleri etki altına almaya çalıştılar. O dönem medyayı etkin bir güç olarak kullanan laik zihniyet Müslüman kılığına girmiş birkaç piyon çıkarıp bunlar üzerinden İslam’a karşı fobik bir algı oluşturmaya çalıştılar.

Batı’da ortaya çıkan İslamafobia ise küresel odakların çizdiği karanlık senaryonun bir ürünüydü. Söz konusu senaryonun oyuncuları Müslüman kisvesine bürünmüş şiddet ve nefret yanlısı piyonlardan oluşmaktaydı. Kurgu da onlara aitti oyuncular da onlara aitti. Fakat senaryoyu o kadar etkin oynadılar ki bilinçsiz kitleler haklı olana değil baskın olana itimat etmeye ve Müslümanları şiddetle ilişkilendirmeye başladılar.

11 Eylül olayları sonrasında, üretilen hayali terörist gruplar üzerinden kıyım yapmaya devam eden ABD zihniyeti bize destek vermediğiniz takdirde İslamcılar gelir deyip bilinçsiz kitleleri etki altına almaya çalıştı. Söz konusu zevatlar kültürel kimliğini oluşturamamış, kim ve ne olduğuna karar verememiş Müslüman çocuklarını kandırıp çeşitli suç örgütleri oluşturdular ve bu örgütleri kullanarak büyük işgaller ve katliamlar yaptılar. Fakat katlettiği adamın cenazesinde ağlayan katil gibi bir yandan da Müslümanları şiddet yanlısı kimseler olarak lanse etmeye ve kendilerini kurtarıcı göstermeye çalıştılar.

Muhafazakâr dindar kesimin CHP korkusu ise bir döneme damgasını vuran karanlık propagandaların baskı ve dayatmaların sonucunda oluşan bir durumdu. Hatırlayacağınız üzere o dönem laiklerin baskı ve dayatmalarına maruz kalan birçok genç kız okullarını bırakmak zorunda kaldı, birçok kişi işten atıldı, başarı ile mezun olan öğrenciler diploma töreninde linç edilmeye çalışıldı. Başörtülü kadınlar resmi kurum ve kuruluşlara başörtülü oldukları gerekçesiyle alınmadılar, omurgasını şefkat ve adalet oluşturan bir din şiddetle ilişkilendirilmeye başlandı. Yaşamın her alanında dışlanan, horlanan, damgalanan dindarlar nihayet siyasi alanda etkin hale geldiler. Ancak tasavvurlarımızda yer alan o tevazu sahibi, hakkaniyet ölçülerine riayet eden, adil, paylaşımcı, liyakate önem veren, halkı maddi ve manevi alanda kalkındırabilecek bir irade sergileyemediler. Aksine duruşlarından,  görüntülerinden, savundukları davadan taviz vermeye, asli sorumluluklarını ihmal etmeye başladılar. Genç bireyler maneviyattan yavaş yavaş uzaklaştılar, İslam’ın şiddetle vurguladığı hakkaniyet ölçüleri darbe aldı. Dindar muhafazakâr kesim maddi ve manevi yoksulluğa düştüler fakat bu düşüşün neden ve sonuçlarını analiz etmek yerine aman dikkat edin CHP gelir deyip kendilerini hatadan beri gördüler. Oysa inanç ve değerler noktasında ayrıştığımız bu zihniyetlerden çok da farkımız kalmamıştı. Ama sahip olduğumuz imkânları kaybetme endişesi ile yüreklere korku salmaya devam ettik.

Faşist ve vesayetçi zihniyetin izini sürenler ötelerden ahkâm kesmeye, dindarlara karşı gözdağı vermeye çalışsalar da, küresel aklın desteklediği kişi ya da kişileri artık laiklik ekseni üzerinden değil liberal eksen üzerinden destekleyeceği, İslam’ı ve Müslümanları ise bu kalıba uydurmaya çalışacağı kanaatindeyim. Zira küresel odaklar için işbirlikçilerinin İslami söylemlerinin pek önemi yok, yeter ki bu kişiler bozulmuş aslından uzaklaştırılmış din anlayışını benimsemiş olsun ve halkı bu konuda teşvik etsinler. Yeter ki halk bu kişilerin söylemlerine tabi olsun ve İslami değerlere yabancılaşsın. Onlar bunu istiyorlar. O yüzden muhafazakâr kesim aman dikkat edin şunlar gelir demek yerine hallerini düzeltip yaşamlarını ahlak ve maneviyat eksenine çekmelidirler. Muhafazakâr kesim çıkar hesaplarından vazgeçip gerektiğinde bedel ödemeye razı olmalıdırlar.

18 Haz 2019 - 08:26 - Türkiye


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.