İslami Analiz/Haber Merkezi
Milli Gazeye köşe yazarı Ali Haydar Haksal, "Siyaset düşünce üretmiyor tüketiyor" adlı bir yazı kaleme aldı.
Haksal, siyasetin insan ve düşünce ile ilişkisini inceleyerek başladığı yazısında, özellikle günümüz siyasetinin çok hızlı ve günübirlik ve herhangi bir düşünsel altyapı ve ideolojiden yoksun olduğunu söyleyerek, bu sebeplerden dolayı siyasi partilerin ömürlerinin de yalnızca başındaki liderin ömrüne bağlığı olduğunu ve dolayısıyla toplumsallık açısından ömürlerinin kısa olduğunu vurguladı.
Haksal, "Siyasiler günlük ideolojileriyle yitip gidiyorlar. Ne tuhaftır ki, çok güçlü ve yoğun olunduğu dönemlerde güç ve kişi merkeze oturur. Yapı onun etrafında oluşur. Kişiye olağanüstülük yüklenir. Kişiler o an için yapay izm’leriyle tanımlanır. Oysa gerçekte öyle bir ideoloji yoktur" diyerek sözlerine devam etti.
Yazının tam metni şu şekilde:
Yazının başlığını şöyle koymak daha mı yerinde olurdu? Siyaset insan tüketiyor. Bu aslında her iki durumu da karşılıyor. İnsan değeri ortamıyla oluşur. Ortam insanı ya yüceltir ya da yerin dibine batırır. Düşünce sahih, samimi ve özgür ortamlarda gelişir. Ya da baskı altındaki toplumlar ve kesimler başka bir şeye zaman bulamadıklarında düşünmeye zaman bulurlar. En azından dönemin sorunları üzerine kafa yorarlar.
Siyaset çarkı çok hızlı, baş döndürücü. Günübirlik bir hayat tarzı. Ânlık ya da. Ân neyi gerektiriyorsa öyle davranılıyor. Büyük sorunları bulunan toplumların bütün dertleri önemli. Hepsi de dert ve insanla ilgili. Çıkarı ile de doğrudan ilgili. Bir toplumu yönetenler toplum genelini, koşullarını, durumlarını önceleme gibi bir durumları olmuyor. Günü kurtarma ya da kendilerini sıkıntıya sokmama. Bu, nefsi bir durum.
Günümüz siyasilerin ömürleri kısadır. Dönemin koşulları nereye kadar götürüyorsa oraya kadar gidilir. Sonuçta bu insan tekinin ömrüyle de sınırlı. Türkiye’deki siyasal partiler milleti temsil eden düşüncelere dayanmadıklarından yönetenlerin ömürleriyle ömürleri sınırlı. Geçmiş zamandan şimdiye bakıldığında siyasal hareketlerin düşünce temelli olmayışı sonlarını getirmiş bulunuyor. Dönemin güçlüleri güçleri var olduğu sürece vardırlar, onlar siyasal hayattan çekilince her şey bitiyor.
Bu millet Müslüman. Kendine özgü değerleri bulunuyor. Bu değer sulandırılmadıkça, özden uzaklaşmadıkça insanını besliyor. Çarpıtılan, yozlaştırılan, kavramlarıyla yabancılaşılan millet kendisini bulamıyor. Karmaşa üzerine oluşan yapı bir türlü ayakta kalamıyor. Çünkü,tanımlanılan kavramların tamamı yabancı ruhlu. Batı ruhlu deyişimiz boşuna değil. ruhumuzla asla örtüşmüyor.
Sağ, sol, faşist, milliyetçi, muhafazakâr, sosyal demokrat, sosyalist, burjuva, Marksist, maoist gibi. Bunların bugün birçoğunun karşılığı yok artık. Yok da bu yabancı ruh bir başka biçimde dünyamızda geziniyor. Bu dünyanın çarkı öğütüyor. Kendimize özgü hâle getirmenin de bir karşılığı olmuyor. Siyaset belli bir çark üzere işliyor. Hızlı, hareketli, çıkarcı ve kısa süreli. Bu hareketin içinde düşünenlere pek yer yok. Düşünceye yer yok. Düşünce bir milletin medeniyet ve kültürünü temsil eder o ruhtan doğma. O ruhtan doğması ince elemesine, sık dokumasına neden. Çünkü sorumluluk altında.
Siyasiler günlük ideolojileriyle yitip gidiyorlar. Ne tuhaftır ki, çok güçlü ve yoğun olunduğu dönemlerde güç ve kişi merkeze oturur. Yapı onun etrafında oluşur. Kişiye olağanüstülük yüklenir. Kişiler o an için yapay izm’leriyle tanımlanır. Oysa gerçekte öyle bir ideoloji yoktur. Sadece kişinin gücü ve konumu söz konusu olur. Milletlerin temel değerleri dinlerine dayalı. Müslüman milletinin değerleri kendine özgü. Hıristiyanların, Yahudilerin, Budistlerin ve diğerlerinin değerleri özeldir.
Dünyamıza kaotik bir din kültürü egemen. Küresel dinin sömürü çarkı, kan emici yapısı insanlığı etkiliyor. İnsanlık ise bu çarkın döngüsünde. Günümüz siyasal yapılanmaları bu çarkın korkunç tuzağındadırlar. Onlar çarkı bozacak, gidişi engelleyecek bir hamlede bulunamazlar çünkü böyle bir davranış sonları olur. Bu yapı kendi siyasal oluşunu da gerçekleştiriyor. Çıkarcı, bağımlı ve köle ruhlu.
Düşünce ortamının üzerini örten bir güç var bir dalga var. Değer ifade eden düşüncelerin böylesi bir ortamda yeri olmaz. Düşünen insanların gelecek sezgileri, tehlikeleri görüyor olması rahatsız ediyor. Ya da kendilerine çıkış yolu gösterecek bir ufuk belirleyiciye gerek görülmüyor. Çünkü bu, çıkarlara zarar veriyor.
Siyasa çarkı acımasız ve öğütücü. İnsanı da değerleriyle birlikte tüketiyor. İnsanların umutlarını da yok ediyor. Geleceğin önüne en büyük engel oluyor, ufku daraltıyor.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.