İslamî Analiz/Haber Merkezi
Üstad Atasoy Müftüoğlu’nun Yeni Şafak Gazetesi’nde yayımlanan 21 Kasım tarihli makalesini iktibas ediyoruz.
ORTAK İSLAMİ UFKU KAYBEDİYORUZ
Günümüzde Ortadoğu’da yeniden ve yeniden yaşanan büyük trajediler, bizlere Hristiyan manevi evrenselliğinin soykırım, işgal ve istilalarla; modern-seküler aklın sömürgecilikle ve “uygarlık misyonu” diliyle; küreselleşmenin piyasa emperyalizmiyle aynı anlama geldiğini bir kez daha acı bir şekilde öğretiyor. Bütün bir insanlık, Avrupa’yı evrenselin bir temsili gibi görme yanılsamasını, yanlışını, bir kez daha yaşayarak öğreniyor. Kültür emperyalizminin modern zamanlar boyunca her dönemde evrenselliği bir maske olarak kullandığını anlıyoruz. Bugünün çarpıcı gerçeği, Avrupa’nın sergilediği yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı ve milliyetçilikle, derin bir ahlaki krizle karşı karşıya bulunuyor olmasıdır.
Kendilerini tam insan sayan Avrupalılar, daha az insan saydıkları Avrupalı olmayanlara karşı acımasız bir ontolojik ayrımcılık uyguluyor. Bu etnik tekkültürcülük, kendisini sahte bir evrenselciliğin ardına saklayan sömürgeciliğin maskelerini düşürüyor.
HAKİKATİN OTORİTESİNİ ESAS ALMALIYIZ
Müslümanlar olarak, karşı karşıya bulunduğumuz yeni sömürgecilikle ilgili olarak varoluşsal / hayati / yapısal / tarihsel sorunları gereği gibi konuşmuyor, tartışmıyor, teşhis etmeye çalışmıyoruz. Sıradan siyaset, hemen her yerde daha çok yerleşik çıkarlarla ilgileniyor. İslami cemaatler-hareketler-partiler, kendi dönemlerini geçmişten farklı kılabilecek hiç bir değişimi gerçekleştiremiyor. Toplumlarımızda, istatistiklerin konusu olan büyük sayılar siyasal bir varoluşun ifadesi değiller. Toplumlarımız güçlü, etkileyici, dönüştürücü fikirler üretemedikleri için, hiç bir konuda kökten değişimi gündemimize alamıyoruz. Hakikatin otoritesini referans olarak almak yerine, kült liderlerin kişisel otoritelerini referans olarak alan bir geleneğimiz var.
İçerisinde yaşadığımız dönemde, özellikle Ortadoğu bölgesinde yaşanan, tanımlanması, açıklanması, yorumlanması mümkün olmayan gelişmeler / karşıtlıklar / çatışmalar / parçalanmalar, bölgede yaşamakta olan Müslüman halkların / toplumların / ülkelerin / kültürlerin, bu ülkelerde yaşamakta bulunan düşünce adamlarının, kültür adamlarının, din adamlarının, irfan adamlarının hep birlikte, inanılmaz bir biçimde, ortak İslami ufku, ümmet ufkunu ve bilincini kesinlikle kaybettiklerini, bu ufka derin bir şekilde yabancılaştıklarını gösteriyor. Bugünkü koşullar içerisinden bakıldığında, ümmet kavramı, belirsiz bir geleceğe özgü bir ütopya olarak görülüyor. Her ülke, her toplum, her kültür, tikel çıkarlar için, ulus-devlet çıkarı için, ortak anlam ve değer dünyasını, bu dünyaya özgü bütün ahlaki imkanları hiç düşünmeden ayaklar altına alabiliyor. Bugün maalesef, Müslüman aklı, ahlakı ve vicdanı, yerel / ulusal / mezhepçi çıkar mülahazaları adına araçsallaştırılabiliyor.
AHLAKİ HASSASİYETLERİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ
Toplumlarımızda, Müslüman aydınlar, yazarlar, gazeteciler, ilahiyatçılar, akademisyenler, tarihçiler, politikacılar ve daha pek çok toplum önde geleni İslami anlamda düşünsel-entelektüel-ahlaki özerkliklerini kaybetmişler, çıkar mülahazalarından, kaygılarından, sorunlarından bağımsız düşünemeyecek yorum yapamayacak bir noktaya sürüklenmişlerdir. Hangi güç ve irade tarafından sömürgeleştirilmiş olurlarsa olsun, sömürgeleştirilmiş her zihin insanlıktan çıkmış, çıkarılmış demektir. Yerel-kısmi bağılıkların, katı kimliklerin ümmet ufkunu bağnazca kapatıyor oluşu, hakikatin yerel-etnik-mezhepçi sınırlara göre tanımlanması, Müslümanların birlikte var olma hassasiyetini ve bilincini kaybettiklerini gösterir.
Paramparça edilmiş bulunan İslami bünyeyi iyileştirme, bütünleştirme stratejileri üzerinde çalışmak yerine, her etnik ya da mezhepçi parçanın kendi parçasını haklı-meşru-dokunulmaz kılmaya çalışması, hem ahlaki anlamda hem de entelektüel anlamda bir çöküş içerisinde bulunduğumuza işaret eder. Parçalar üzerinde yoğunlaşmak, evrensellik ve ümmet sınavını çok kötü bir şekilde kaybettiğimiz anlamını taşır. Ahlaki hassasiyetlerimizi kaybettiğimizde, her şeyimizi kaybetmiş oluruz. Ahlaki hassasiyetlerimizi ve ölçütlerimizi titizlikle koruduğumuzda, kaybettiğimiz diğer şeyleri yeniden kazanabiliriz. Nerede olursa olsun, hangi şartlar altında olursa olsun, her Müslüman için ahlaki hassasiyet ve adalet duygusuna bağlılık, vazgeçilemez ölçütlerdir.
Eleştirel-analitik düşünceye hayat hakkı tanımayan bir gelenekle malûl bulunduğumuz için, her alanda eski yapıları, eski yaklaşımları sürdürüyoruz. Bilinçsiz, düşüncesiz, hamasete dayalı aktivizm yoluyla genç kuşaklar yetiştirebileceğimizi iddia edebiliyoruz. İnsanların arzu makinelerine dönüştürüldükleri bir dönemde, her şeyden önce genç kuşakların haz ve tüketim kültüründen, ekonomisinden bağımsızlaştırılmalarının sağlanması; bu konuda radikal-bilinçli varoluşları temsil edebilecek niteliklere sahip kılınmaları; sömürgeci dili / bilgiyi / tarihi yapısöküme uğratacak şekilde eğitilmeleri; küresel sistemin tabi kılma tarz ve yöntemlerini sorgulayabilecek bilinç yoğunluklarıyla teçhiz edilmeleri gerekiyor.
Bireysel, etnik, ulusal veya mezhepçi, her türlü egoizm, bir gerilim ve çatışma kaynağıdır. Evrenselci ahlaki hassasiyete / dikkate yabancılaşmak, farklı unsurların ahlaki / entelektüel ilgi ve saygıya istihkakı olmadığını söylemekle aynı anlamı taşır.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.