Eski bonzai bağımlısı gençler Al Jazeera'ye konuştu: 'Azrail ile karşılıklı oturdum'

Al Jazeera, Bonzai pazarı olarak bilinen Beylikbağı semtindeki bağımlılarla konuştu. Çocuklar harçlıklarını bonzaiye veriyor. Aralarında kendisini bıçaklayan da var, satıcıların tehditleriyle yaşayan da.

Kocaeli Gebze’deki altı mahallenin bağlı olduğu Beylikbağı semti çoğunlukla maddi olanakları kısıtlı, eğitim seviyeleri düşük ailelerden oluşuyor. Ev kiraları nispeten çok düşük olduğu için Anadolu'nun farklı yörelerinden göç alıyor. Dar gelirli ailelerinin çocukları, arka sokakları mesken tutan Bonzai satıcılarının hedefi oluyor. Anne babalar günlerinin neredeyse tamamını çalışarak geçirdiklerinden çocuklarıyla ilgilenemiyor. Bu bölgedeki aileler için, çocuklarının karınlarını doyurabilmek bile çoğu zaman büyük emek gerektiriyor. Ancak bu sırada yalnız kalan çocuklar uyuşturucu satıcılarının hedefi haline geliyor.

Çoğunun tedavi imkanı ve ekonomik gücü olmadığı için bağımlılıktan kurtulamıyor, çıkmak isterse kendi imkanlarıyla başarmak zorunda kalıyor.

Ortaöğrenim sürecinde okulu terk eden bağımlı çocukların hiçbirinin sürekli bir işi yok.

Bu semtte yıllarca "Jamaika" adıyla bilinen Bonzai’nin bağımlısı gençler, Bonzai ile nasıl tanıştıklarını ve nasıl alıştırıldıklarını, sonrasında neler yaşadıklarını Al Jazeera'ye anlattı. Nasıl bağımlı olduklarını ve kurtulduklarını anlatırken sesleri titriyordu. Şimdi birlikte semtteki bonzai alışkanlığına karşı mücadele veriyorlar.

"Başlarda her şey çok güzeldi"

Bonzai ile ilk olarak İstanbul Aksaray’da bir arkadaş ortamında tanıştığını belirten 30 yaşındaki A.A.’nın 3 çocuğu var ve eşinden boşanmış. 'Bonzai’nin hayatını mahvettiğini söyleyen A.A., şöyle konuştu:

"Başlarda herşey güzeldi, 'Ne güzel kafa yaşıyoruz' diyorduk. Daha sonra ihtiyaç meselesi gibi oldu. Sabah onu içmeden kahvaltı yapamadım. İçmezsem istifra ediyordum; yedikten sonra, içtikten sonra, içmeden önce istifra ediyordum. İçmeden uyuyamıyordum. Bulamazsan eğer bir duman, sabaha kadar uykun yoktu."

"Bulmak çok kolay"

"Her tarafta satılıyor. Bulmak çok kolay. Buranın çocuklarını, 12, 13, 14 yaşında çocukları düşürmek daha basit. Okuma şartları farklı, cebindeki maddi imkanlar farklı. Yani çok farklı yerlere sürüklüyorlar. Seni alıştırıyor, ondan sonra diyor ki 'Bu işi yap.' Daha birkaç gün önce tanıdığımız Rusya’da çalışan bir abimizin çocuğu öldü. İsmi Ziya. 19 yaşında çocuk. İçiyor, kalp damarları patlıyor ve ölüyor çocuk. Emniyet önlemleri de bir yere kadar. 'Elimizden gelen bu kadar' diyorlar. Kanun da 'bu kadar' diyor yani. Polis, 'üzerinde bir şey yakalamam lazım, fotoğraflamam lazım ki buna ceza verdireyim' diyor.

"Ne doktor, ne polis, biz kendimiz kurtulduk. 'Biz bunu yapmayacağız. Yaparsak birbirimizi vuracağız" diye ortak karar aldık. Öyle dedik yani. Her kim yaparsa öbürü düşerse tekrar birimiz diğerini vursun, çakı vursun, dövsün. Götürsün annemize babamıza. Annemiz babamız bize bunu bulmaz, içirmez, biz böyle vazgeçtik. K elleği koltuğa koyduk. Çok tehdit aldık. Satıcılar, 'Sizlik ne var, bırakın ne uğraşıyorsunuz. Bırakın bu işleri' diyerek bizi tehdit ettiler. Biz bunları duyduğumuzda zaten 2,5 aydır bu mücadaleye girişmiştik. Meydan meydana, gerektiği yerde döverek, polisi arayarak, yakalayarak önünde durmaya çalışıyoruz. Bunu tek başımıza bir yere kadar yapabiliriz. Devlet diyecek ki 'dövme bana haber ver'. Sen alıp bir şey yapmıyorsun ki. Okşayıp, sevip bırakıyorsun. Adamın alacağı ceza umurunda değil ki. O adamı bir şekilde korkutup yıldırılması şart. Döverek bu mahallede bıraktırdığımız 50 tane adam var."

"Azrail'le karşı karşıya oturdum"

'Ben bunu kullanırken bir duman aldığımda Azrail ile karşı karşıya oturdum. Azrail bana 'Gideceğiz' diyor, Ben diyorum 'Gelmeyeceğim'. Yanımdakiler diyor ki “Hayırdır, sen kiminle konuşuyorsun”. Ben diyorum ki, “Karşımda biri var beni götürmeye çalışıyor”. Elinde orağı bile var. Yaşadığın halüsinasyon işte böyle. Kendimi sıkıyorum. Diyorlar ki “Niye sıkıyorsun kendini. Ben diyorum ki 'İçimden bir şey çıkıyor. Sanki ruhum gidecekmiş gibi. Sıkıyorum ki çıkmasın".

"Ölümlerden döndüm"

"Dışarda 60- 70 santim kar vardı. Evde soyunup soğuk kalebodura yattığımı biliyorum. Yanıyorum. Dışarda kar var, arkadaşım üzerime hortumla soğuk su tutuyor arkadaşım. Yerdeki kalebodur ısınıyor, ben daha soğuk yerlere doğru sürünüyorum, bu arada üzerime su tutulmaya devam ediliyor. Çok ölümlerden döndüm bu şekilde.

Her şey kafada bitiyor. Psikolog, polis yardımı yok. Kendime dedim ki 'Ben bunu bitiriceğim yoksa bu beni bitirecek'. Kendimizi bu şekilde öldürmektense bu işten kurtulmak için ve diğer gençleri kurtarmak yoluna gittik.

"Merdiven altı bitirdi"

'Tamamen kurtulabilirim', öyle bir şey yok. Eğer onun ortamına giriyorsa, onu içenleri görüyorsa birgün mutlaka içer. Bağımlılık budur. Kendini hep kollayacaksın. Arkadaşım da beni kolluyor. 3-5 saat kaybolursak hemen arıyoruz, nerdesin ne yapıyorsun. Aslında bu meret 2006’dan beri Türkiye’de var ama uyuşturucu olarak kabulü 2011. İlk geldiğinde bu kadar korkunç değildi. Ne zaman ki yasaklandı, sonra merdiven altı burada yapmaya başladılar, işte o zaman tam anlamıyla öldürücü oldu."

"Birbirimizi vuracaktık"

A.A. ile birlikte bu mücadeleye giren 30 yaşındaki B.B. her şeyi göze aldıklarını anlatıyor:

"Bu şekilde kurtulamazsak birbirimizi vurup ailemizin yanında kurtaracaktık. Götürüp evimize bırakacaktık. Hastaneye falan da değil, 3-4 ay evde kaldığı sürece zaten bunu içememiş olacaktık ve kurtulacaktık yani mantığımız buydu.

İki kişi üç kişi yola çıktık. Her an tehlikedeyiz. Kurtarıyoruz, gençleri. Gerekirse bağlıyoruz. Satanları tespit edip bunları tek tek etkisiz hale getiriyoruz. Sonra bir arkadaş daha dahil oldu bize. Topu topu 4 kişiyiz. Gerektiğinde alıkoyduk, çoğunu vazgeçirdik. Birlikte mücadele veriyoruz. Biz birlik olup 5-6 mahalleye girdik, temizlemeye çalışıyoruz. Gençliği kurtarmak adına girdik biz bu işe. Biz bu uğurda ölebiliriz ama onbinlerce insanı kurtarabiliriz diye bu işlere girdik. Polis bizimle irtibatlı oldu. Siz o bölgede bulunmayın ihbar edin biz gelip alalım diyorlar."

"Çocukları kullanıyorlar"

"Sıkıntıyı gençler çekiyor. Satıcılara birşey olmuyor. Bir tek duman için her şeyi yapıyorlar. Nasıl bir illet olduğunu düşünün. Bunları sattıranlar, çocukları kullananlar var. Bizim hedefimiz onları bitirmek. Emniyet izlenim yapıyor, sokakta beni görüyor, onu görüyor. Gözüne kim çarpıyorsa onu alıyor. Biz tutuklanıyoruz, üçümüzü alıyor, sen dışarda kalıyorsun. Sonuçta iş devam ediyor. Bu işi dışardan buraya toplu olarak getirenler ve dağıtanlar asıl hedef olmalı.

Bu pisliğin periyodik krizi yok. Bitmek üzere olduğu için krize giriyorlar. Böyle bir içki maddesi yok. Envai çeşit şey gördüm. Dünyadaki en kötü şey eroin derler, onun bile 15 günde ayda bir krizi var. Bu ise, bitmeye başladığı an, bittiğini hissettiği an psikolojik olarak etkisiz hale geliyor. Onu bulana kadar hiçbirşeyi umursamıyor. Onu bulana kadar ailesini düşünmüyor. Karısının saatini, bileziğini satanlar var. Krizde götür zincire vur, zincirden kaçarlar. Evlilik yüzüğünü satan, cinsel istismarda bulunanlar var.

Ben daha önce uyuşturucu kullandım, esrar içtim, ot içtim. Bonzai içtim ama bağımlı olmadan kurtuldum. Bir iki sefer içtim. Bunu içtiğim zaman farklı bir insan oluyorsun. Kişilik gidiyor, başka biri geliyor. Ailene karşı öyle, herkese karşı öyle herkese karşı agresif. Siz ve ondan başka kimse yok dünyada. Öyle hissettim. Bir sefer böyle bir trip yaşadım. Asıl evde tek içiyorsan çok büyük sıkıntı. Boş bir fabrika var, 10 tane genç gördük. Yerde sürüklenen, bağıran yatan, Allah’a yalvaran. 3 saat 'beni kurtar' diye yalvaran insanlar var. Kendine gelir gelmez de bu soluğu bu dumanın başında alıyor."

"İçtikten 15 dakika sonra herşeyi yaptırırlar"

Bonzai'ye bağımlılığından kurtulan 28 yaşındaki D.D.’nin anlattıkları ise şöyle:

"Kullanımının çok yolu var. Sigaraya sarıp içiyorlar, kova şekli var. Pet şişede içiyorlar. İçtikten sonra 10 saniye içinde zirvedesin. 15 dakika sana her şeyi yaptırabilirler sana. Gebze, 61 ilden büyük. 13 senedir uyuşturucu kullanan bir insandım. Otunu içiyordum, hapını atıyordum. Krizlere girdim bu bonzai yüzünden, kendimi doğradım. Annem babam beni baygın buldu, ölü bulabilirlerdi.

Emniyete söylüyoruz bize destek çıkın, eğitim semineri düzenleyelim. Bu maddeyi kullananları kimse işe almıyor. Ben giremiyorum. Sigortalı bir hayatım yok. Sabıkam var hap içicilikten. Adam geliyor cebinde 5 lira parası var. Kardeşim o parayı ona vereceğine yemek ye. Geliyor, “Abi 5 liram var bana bir kapak versene”... Böyle düşmüş insanlar. Babasından 10 lira alıyor 5 lirasını ayırıp 'Bu benim uyuşturucu param' diyor. Artık mantık bu. Çalışan biri, asgari ücret alıyor; hesabı şöyle: 200 kasada, 200 anneme, 300 babama ne yaptı 700. Tamam diyor 100 lira da bana. Ne parası 50 milyon Bonzai, 50 milyon içki parası.

Avuç içi terlemesi, saç diplerinin terlemesi, vücut kokması ayak kokması oluyor. Çok değişik, dayanılmaz bir koku yapıyor. İştahsızlık, uyku bozukluğu, sinir krizleri belirtileri. Sağa sola saldırmaya yer arıyorsun. Bir de içkiyle beraber aldıkları zaman ölümle sonuçlanabiliyor. Benim yeğenim; dindardı, namaz kılardı, ben çocuğun ölüsünü gördüm, şekilden şekile girmiş. Bir sene içinde bu sebepten benim bildiğim 17 kişi öldü."

26 Haz 2014 - 00:00 - Türkiye


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.