İslami Analiz/Haber Merkezi
Erdemli Duruş dergisi 2018 yılı yaz sayısı okuyucuları ile buluştu.
3 aylık periyotlarla çıkarılan derginin bahar sayısında Ümmet-Vahdet konusu ele alınıyor. Derginin bahar sayısında ise Kudüs konusu işlenmişti.
Derginin içeriğinde ümmet-vahdet konusuyla ilgili makalelerin yanında deneme, söyleşi, kitap tanıtımı ve film kritiği yer alıyor.
Erdemli Duruş dergisinin yaz sayısında yer alan sunuş metni şu şekilde:
Bismillah
Ümmet ve vahdetten söz etmenin dahi zor olduğu bir zamandan geçiyoruz. Yoğun bir şekilde yaşanan sekülerleşme ve beraberinde bireyselleşmeyle inananların kardeş olduğu fikri unutulmaya yüz tutmuştur. Daha da hazini, bugün birçok Müslüman ümmetin kendi sorunlarını çözemeyeceğine ikna olmuş durumdadır.
Böylesi bir ortamda ümmet ve vahdet konusunu gündeme taşımak istedik. Çünkü ümmetin vahdetine ilişkin gündemlerin anakronik veya ütopik olarak nitelendirilmesi son derece rahatsız edicidir. İlahi ve evrensel buyruklar doğrultusunda ümmet idealini konuşmak, her zaman ve zeminde mümkün ve lazımdır. Hatta içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanan parçalanmışlık ve dağılmışlık halini düşündüğümüzde, vahdet çabaları hayati bir konum kazanmaktadır.
İlahi ve evrensel bir yükümlülük olan vahdete dair çabaları tahfif ve tahkir etmek yerine, umut ışıklarını yeniden yakmak gerekir. Umuda sahip olmak gerçekliği hesaba katmamayı, engelleri ve nedenleri göz ardı etmeyi gerektirmez. Şüphesiz, esbaba tevessül çerçevesinde ve yaşadığımız dönemin koşullarında, ümmetin vahdetine dair fırsat ve tehditleri düşünmek durumundayız.
Bir taraftan kavmiyetçi ve ulus-devletçi yaklaşımlar, diğer taraftan mezhepçi ve cemaatçi yaklaşımlar, birleştirme adına tahakkümü, özgürleştirme adına tefrikayı beslemektedir. Bütünlük bilincini kaybeden her grup, vahyin dikkat çektiği üzere, kendi elinde olanla sevinip övünmektedir.
Hakikatin tekelinde olduğu vehmine kapılan bir zihniyet, farklılığın ve çeşitliliğin var olmasınının önündeki en ciddi engellerden biridir. Lüzûm-i küfrün değil, iltizâm-ı küfrün küfrü gerektirdiği yönünde bir prensip benimsenmiştir. Bu anlamda, tekfirin bir silaha dönüştürülerek Müslümanların birbirine düşürülmesini kabullenmek mümkün değildir. Etnik ve sekter kışkırtmalar o kadar yoğunlaştı ki artık insanlar birbirlerine etnik kökenlerini ve mezheplerini sorar ve bu doğrultuda hareket eder hale gelmiştir. Artık ilişki biçimlerini bir kavme, mezhebe veya yoruma dayanarak kurmak gibi bir kültürle karşı karşıyayız.
İbn Sina ile Ebu Said arasında yaşanan bir görüşmeden bahsedilir. Bu görüşme sonucunda İbn Sina “O benim bildiğimi görüyor”, Ebu Said ise “O benim gördüğümü biliyor” demiştir. Bu hadise, bir menkıbe de olsa akl-ı selim ile kalb-i selim buluşmasını anlatması bakımımdan güzel bir örnektir. Çünkü ihtilafları rahmet görmek bir sufî ile bir Meşşaî’nin vahdetini sağlayabilir.
İslami bütünlük içerisinde farklı mezheplerin, farklı ekollerin bir arada bulunması eşsiz bir zenginliktir. Ezher şeyhi Mahmut Şeltût Dârü't Takrîb’teki çalışmalarıyla 4 mezhep kültünü aşarak Şiî ve Sünnî mezhepler arasında bir yakınlaşma tesis etmişti. 70 yıl kadar önce yapılan bu değerli çalışma bugüne ışık tutabilir, bugün de benzeri yakınlaşmalar tesis edilebilir. Meşru daire içerisinde her türlü farklılığın varlığını sürdürebildiği bir atmosferi oluşturabiliriz.
Eğer farklılıklara karşı tahammülsüz kalmaya devam edersek “mezhep savaşı” çıkarmak için fırsat kollayan siyonist ve emperyalist projelerin önüne geçmemiz mümkün olmayacaktır. Müslümanlar birbirleriyle çekiştikçe yılgınlıklardan da kurtulamayacaktır. O yüzden öncelikli olarak İslami vahdetin imkanlarını aramak, vahdetin fikri, siyasi, ekonomik ve sosyal temelleri hakkında düşünmek üzerimize vecibedir. Özellikle kavramsal boyutta bir tashih gereklidir ki bugün birey, toplum ve ulus kavramları karşısında Müslüman zihin aile, cemaat ve ümmet kavramlarına yabancı kalmıştır.
Evet, bugünün gerçekliğinde elden gelenin sınırlı olduğu düşünülebilir, fakat geleceği inşa etmek adına vahdet tohumları ekebiliriz. Zaten birlik ve dirliğin çabucak ve kendiliğinden gerçekleşmesini beklemek abesle iştigal etmek olur. Bize düşen ise en başta Allah’ın ipine sarılmaktır.
Erdemli Duruş iletişim bilgileri:
https://www.facebook.com/Erdemli-Duru%C5%9F-Dergisi-464448470362397/
https://twitter.com/erdmlidurus
https://www.instagram.com/erdemlidurus/
0537 736 32 12
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.